SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4965 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ قَالَا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَيُّوبَ السَّخْتِيَانِيِّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَسَمَّوْا بِاسْمِي وَلَا تَكْتَنُوا بِكُنْيَتِي قَالَ أَبُو دَاوُد وَكَذَلِكَ رَوَاهُ أَبُو صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ وَكَذَلِكَ رِوَايَةُ أَبِي سُفْيَانَ عَنْ جَابِرٍ وَسَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ عَنْ جَابِرٍ وَسُلَيْمَانَ الْيَشْكُرِيِّ عَنْ جَابِرٍ وَابْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرٍ نَحْوَهُمْ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ

 

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Benim adımla adlanınız, fakat künyemle künyelenmeyiniz..."'

 

Ebu Dâvud dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Ebu Hüreyre'den Ebu salih de rivayet etmiştir. Ebu Süfyan'ın Cabir'den (olan) rivâyetiyle Salim İbn Ebu Ca'd'ın Cabir'den; Süleyman el-Yeşkerf nin ve İbnü'l Münkedir'in Cabir'den rivayeti de böyle olduğu gibi, ve Enes b. Mâlik'in rivayeti de (yine böyledir).

 

 

İzah:

Buharî, ilim, menakib, edeb; Müslim, edeb; Tirmizî, edeb; İbn Mace, edeb; Darimî, istizan

 

Künye: Kamus tercümesinde açıklandığına göre,  bir kimseye anaı oğul kız kelimeleri muzaf kılına­rak isim vermektir. Bugünkü manada "soyadı" demektir. Bedrüddin Ay­nî (r.a.) mevzumuzu teşkil eden hadisi açıklarken şu görüşlere yer ver­mektedir.

 

"Ulema, bu konuda ihtilafa düşmüştür. İmam Tahavî, Şerhü Meâni'l Âsâr isimli eserinde bu konu için özel bir bab açmış ve orada konuyla il­gili bir çok hadis-i şerif zikretmiştir. İmam Tahavî'nin sözü geçen babda zikrettiği hadislerden biri Hz. Ali'dendir ve şöyledir: "Hz. Ali diyor ki: Ben (birgün) Hz. Nebie varıp:

 

Ey Allah'ın Resulü, eğer bir gün bir oğlum olursa O'na senin ismini ve künyeni verebilir miyim? diye sordum da:

 

Evet verebilirsin, buyurdu.

 

Görülüyor ki bu hadis-i şerif bir kimsenin Hz. Nebiin künyesiy-le künyelenmekte bir sakınca olmadığım açıkça ifade etmektedir.

 

İşte bu gibi Hz. Nebiin künyesiyle künyelenmeye izin veren ba­zı hadisler sebebiyle ulemadan bir cemaat, bir kimsenin "Ebü'l-Kasım" künyesini ve Muhammed ismini almasında bir sakınca görmemişlerdir. Delilleri ise İmam Tahavî'nin rivayet ettiği bu Hz. Ali hadisidir.

 

Bu görüşte olan ulema Muhammed İbn Hanefiyye ile İmam Malik ve bir rivayete göre İmam Ahmed'dir. Sonradan bu görüşte olan ulema ken­di aralarında ikiye ayrılmışlardır:

 

1. Bir kimsenin Hz. Nebiin künyesi olan Ebu '1-Kasım künyesiy­le künyelenmesi asla caiz değildir. Bu konuda kişinin isminin Muham­med olup olmaması da önemli değildir.

 

Muhammed İbn Şirin ile İbrahim en-Nehai ve İmam Şafiî bu görüşte­dirler.

 

2. İsmi Muhammed olmayan kimselerin bu künyeyi almalarında bir sa­kınca yoksa da ismi Muhammed olan kimselerin bu künye ile künyelenmeleri asla caiz değildir. Zahirî uleması ve bir rivayete göre İmam Ahmed bu görüştedir.

 

Nitekim Hz. Cabir'den rivayet edilen hadis-i şerifte bir kimsenin Hz. Nebiin ismiyle birlikte künyesini de alması yasaklanmaktadır.

 

Bu yasağın Hz. Nebii rahatsız edeceği için sadece O'nun sağlı­ğında geçerli olup, vefatından sonra geçerli olmadığını söyleyenler oldu­ğu gibi, Hz. Nebiin sadece ismini almanın bile caiz olmadığını söy­leyenler de vardır. Delilleri ise Salim İbn Ebi'l-Ca'd'ın rivayet ettiği, Hz. Ömer'in Hz. Nebiin ismini koymamaları için Kûfelilere yazdığı mektup ile el-Hakern İbn Âtiy.ye'nin sabit yoluyla Hz. Enes'den rivayet ettiği: "Çocuklarınıza Muhammed ismini koyuyorsunuz. Sonra da onlara lanet ediyorsunuz" şeklindeki merfu hadistir.

 

Taberi'ye göre ise Hz. Nebiin künyesini almakla ilgili yasak ha-ramlık değil kerehat ifade eder. Bu mevzuda gelen Haberlerin hepsi de sahihdir, aralarında bir çelişki olmadığı gibi nesh de sözkonusu değildir. Hz. Nebiin Hz. Ali'ye bu konuda ruhsat vermesi, bunun kerahetle

 

caiz olduğunu ümmetine ilan etmesi içindir. Avnü'l-Mabud yazarının açıklamasına göre Hanefi ulemasından İbn Melek "el Mebarik" isimli eserinde bu konuda şöyle demektedir:

 

"Hz. Nebiin künyesini almakla ilgili yasaklar kerahet-i tenzihiyye ifade etmektedirler. Haram ifade ettiğini söyleyenler de vardır. Hadi­sin zahirinden anlaşılan şudur ki; yasak olan, mutlak surette Hz, Peygam­berin künyesini almak ya da vermektir. Bu yasağı künyeyle ismi birleştir­meğe tahsis edenler de vardır. Bu görüşlerin arasını şu şekilde birleştir­mek mümkündür: Hz. Nebiin sadece künyesini almak mekruhtur. Künyesiyle birlikte ismini de almanın keraheti ise daha da şiddetlidir. İmam Malik bu kerahetin Hz. Nebiin sadece sağlığına ait olduğunu söylerken İmam Şafiî vefatından sonra da geçerli olduğunu söylemiştir."

 

Meseleyi özetlemek icab ederse, diyebiliriz ki, Hz. Nebiin kün­yesini almanın caiz olup olmaması konusunda dört görüş vardır.

 

1. Mutlaka mekruhtur. Delilleri (4965) nolu hadis-i şeriftir.

 

2. Mutlaka mubahtır. Delilleri (4968) numaralı hadis-i şeriftir. Nitekim İbn Ebi Şeybe'nin rivayetine göre Hz. Aişe'nin kız kardeşinin

 

oğlu Muhammed İbn Eş'as Nebiimizin ismini aldığı gibi künyesiy­le de künyelenmiş ve kendisi bu künyeyle çağrılmıştır. Ayrıca İbn Ebi Hayseme'nin Zühri'den rivayetine göre Zühri şöyle demiştir:

 

"Resul-i Zişan efendimizin sahabilerinin çocuklarından şu dört kişiye yetiştim ki dördünün de ismi Muhammed, künyesi Ebü'l Kasım idi:

 

a. Muhammed İbn Talha İbn Abdullah,

 

b. Muhammed İbn Ebi Bekir.

 

c. Muhammed İbn Ali İbn Ebi Talib.

 

d. Muhammed îbn Sa'd İbn Ebi Vakkâs.

 

Bu görüşte olan ulemaya göre Ebu'l-Kasım koymak, mutlak surette caizdir. Sözü geçen künyenin alınmasını yasaklar mahiyetteki hadisler nesh edilmiştir.

 

3. Hz. Nebiin ismiyle künyesini bir adamda birleştirmek caiz de­ğilse de bir adama Hz. Nebiin sadece ismini ya da künyesini koy­makta bir sakınca yoktur. Bu görüş Zahiri ulemasının görüşüdür. Aynı za­manda İmam Ahmed'den de rivayet edilmiştir. Delilleri ise (4966) numaralı hadistir.

 

4. Rasûlullah (s.a.v.) efendimizin künyesiyle künyelenmek onun haya­tında menedilmişti. Vefatından sonra bunda bir sakınca yoktur. ,.    Delileri ise (4967) numaralı Ebu Davud hadisidir.'

 

Bu konuda Merhum Kâmil Miras da şöyle diyor: "Hulasa, hadis-i şe-nfte, ne emir buyurulan tesmiye vücub içindir ne de nehyedilen tesmiye tahrime mevzudur. Bir de bu nehy Rasûl Ekremin hal-i hayatında mucib-i iştibah olmamak gayesine matuf olması da vârid-i hatırdır. Bu cihetle cumhuru ulema tesmiye ile tekniyenin ceminde hiçbir beis görmemiştir."

 

Bütün bu açıklamalarımızdan da anlaşılıyor ki; bazılarına göre Hz. Nebiin hem adını hem de künyesini koymak caizdir. Bunu meneder mahiyetteki hadislere gelince, İmam Malik'in dediği gibi, onlar, Peygam­ber (a.s.) efendimiz hayatta bulunduğu süreyle sınırlıdırlar. Sebebi de Muhammed ya da Ebu'l-Kasım diye çağrıldığında Rasûlullah (s.a.v.) efen­dimiz kendisi çağrılıyor diye dönüp sese yönelmesin ve muhatabın şahsi­yetiyle Nebi (s.a.v.) efendimizin şahsiyeti hitab anında birbirine karış­masın diye böyle bir engel konulmuştur. Ama efendimizin vefatından sonra artık sözü edilen bir iltibasa imkân kalmamıştır. Bu da onun hem is­mini, hem de künyesini bir çocuğa koymakta bir sakınca kalmadığını gös­termektedir.

 

Bu bölümde açıklanan hadisleri öğrendikten sonra ana-babaların yap­ması gereken şudur: Çocuklarına isim korken en sağlıklı yolu tutmaları, çocukları küçük düşürecek, kişiliklerini zedeleyecek, ad ve künyelerden sakınmaları, onlara şeref ve itibar verecek kişiliklerini sağlam ayakta tu­tacak maneviyatlarına hep destek olacak isimleri seçmeleridir. Bunun gi­bi küçük yaşta çocukların kulaklarına sevgili Nebiinin ismini ve künyesinin hoş gelmesini sağlamak, onları bu isim ve künyelere âşinâ kıl­mak için onlara efendimizin isimlerinden birini koymaları ve O'nun kün­yesiyle onları çağırmaları pek uygun olur. Çünkü bu durumda çocuklar hem birbirlerine hitap ederken taşıdıkları isim ve künyeye saygılı olurlar, hem de bu vesileyle sevgili Nebiini sık sık anma bahtiyarlığına eri­şirler.